Parmaklarımı üzerinde gezdirdiğimdendir tadıyorum nefesi. Parmak uçlarımla üzerinde gezdim, nice diyarlar, çöller ve uçsuz bucaksız yemyeşil ormanlar geçtim üzerinden. Bitmek bilmeyen görünmez dünyalar, sonsuz sanılan mavilikler geçtim. Parmak uçlarımla üzerinde gezdim. Adı sanı bilinmez bir his keşfettim, gittim peşinden. Yeni doğan gibi hızlı büyüyen, biraz muhtaç aslında epey, ürkek ve heyecanlı da biraz, meraklı da bir o kadar, oyunbaz, haylaz. Yeni kesilen saç gibi hızlı uzayan bir takım duygular. Gözlerimle ve gördüklerimle üzerinde gezdim, yavaş yavaş baktım, doya doya.
Sen, benim kadife dilli istiridyem, ılıman yumuşak sularda, kaybolmuş umarsız ruhlara zamanın ötesinden seslenen bir ses aralığı ile, sesleniyorsun. Güçsüzlüğünden timsahlara yenik düşmüş susamış karacaların, bir yılan midesinde kabuğunu kıramamış zavallı kuşların, annesinin memesinde ölmüş yavru kedilerin, şarkı söylerken ağlara takılmış yunusların ruhlarına ses ediyorsun. Tarihin ötesinden masallar anlatıyor, şiirlerden ninniler mırıldanıyorsun.
İki çıplak tenin birbirine değmeden durabileceği en yakın noktada hissedilen bir sıcaklık vardır, karşındakinin kan akışını tüylerinde hissettiğin, bir akşamüzeri bulutların arasından birden vurmuş güneş gibi bir sıcaklık. Her an kaybolacak gibi, saklamak ve sarmalanmak istediğin bir sıcaklık. Gözlerim kazara da olsa gözlerine değdiğinde hissettiğim, o belki zaman zaman bir saniyelik tesadüfi bakış çarpışmasında uyluklarıma ve kasıklarıma yayılan, saklamak istediğim bir sıcaklık.
İki parmağımla dudaklarını aralıyorum, çok sevilen duyguların kendisi gibi dudakların. Neşenin, özlemin, heyecanın. İki parmağımla az önce dilini gezdirdiğin tatlı sular gibi ıslak dudaklarını aralıyorum. Çiçeklerden şekerli özler emmek gibi dudaklarından öpmek, beslenmek gibi de. Uyurken kendi yüzüne düşen saçlarının tatlı ürpertisi ile biraz heyecanlı ve tedirgin uyanmak gibi. Sonra tekrar yarım bıraktığın o güzel rüyayı tamamlamak gibi. Yeni dünyalar ve tatlı limonlar tatmış dillerimiz birbirine değiyor. Dişlerimi dişlerine geçiriyorum. Sen, benim kadife dilli istiridyem, ağzımın tam içinden, insanlığın birikimine, bilinen ve bilinmeyen tarihine, en doğal seçilimine, evrimine sesleniyorsun.
betimlemelerin ne kadar iyi. dağarcık da zengin. gene de bir eksik var, sende değil edebiyatla ilgili bir eksik.
YanıtlaSil