6 Ocak 2017 Cuma

Aydın ile Limon


Aydın. İnsanımın adı yani, Aydın. 29 yaşında bekar bir erkek kendisi. Ona tam olarak 4 senedir bakıyorum. 4 senedir hayatında düzgün giden çok az şey oldu, beceremiyor bu işleri. Öğretemedim, daha konuşmayı sökemedi. 4 senede de öğrenilmez mi be adam! Hayatındaki tek istikrarı limon sevmesi olan Aydın gri olduğum halde bana Limon diyor. Adım Küllük dedirtemiyorum. Onu da öğrenemedi. Her “Hey Limon! Canımın içi tatlı kızım” dediğinde bir göz deviriyorum. Önce 3 saniye suratına bakıp çat diye deviriyorum gözlerimi sağa. Bir süre sağa bakıp derin bir nefes alıyorum, derin olduğu gözle görünür ve sesi duyulur bir nefes. Kafamı da sağa çeviriyorum sonra vücudumu kımıldatmadan, sonra 3 saniye de oraya bakıp tekrar meymenetsiz yüzüne çeviriyorum güzel yüzümü. Ne var allahın nemlisi. Ne var ulan ne var? Yine oynamak mı istiyorsun? İstemiyorum ulan istemiyorum. Tembel tembel yatmak istiyorum sana bakmak, seni eğlendirip oynamak istemiyorum. Hayır bizim kedilerde de suç var, alıştırmışlar bu insanları böyle. Yıkalım artık şu toplumsal kedilik normlarını yahu! Yeterse yeter. Aynı evi paylaşıyoruz diye ben onunla istediği iletişimi kurmak zorunda değilim! Alıştırmışsınız bunları böyle, canı sıkıldıkça geliyor oramı kaşıyor, buramı okşuyor, ağzımı felan öpüyor. Hoşt ulan sana! Hoşt. Kolundaki cırmık izlerinden utan arsız herif. 

Aydın, 29 yaşında bekar erkek. Çirkin sayılmaz, dişlerinin arasında bir boşluk var, ben onu seviyorum, gülünce içindeki bütün şapşallık kendini gizlemeden yüzüne yansıyor. Aydın biraz gerizekalı olabilir, beni zaman zaman sinirlendirebilir ama o kötü bir insan değil. Arada beni suya sokmaya çalıştığında bu düşüncelerim bir süreliğine değişiyor tabi. Zaten insanların çoğu böyle, iyisi de kötüsü de gerizekalı. O yüzden çok sallamıyorum Aydın’ın gerizekalılığını da. İnsan sonuçta yapacak bir şey yok. Bütün ay köpek gibi çalışıyor. Garanti Bankası’nda müşteri temsilcisi. Hani şu reklamlarında hayvanları oynattıkları gerizekalı banka. İnsanlar bu aptal aptal reklamları izleyip nasıl paralarını bu bankalara yatırıyorlar? Kaç yaşındasın canım sen? Bana yaşını söyle? Kaç yaşındasın! İnsanların hepsi gerizekalı. Zaten eğer öyle olmasalardı bütün ay delirmiş gibi çalışıp kazandıkları parayı tekrar işe gidebilmek için harcamazlardı. Kuzguncuk’ta evimiz. Dandik bir ev ama idare ediyoruz. Birkaç kere kadın getirme girişimi oldu da kadınlar evi görünce bir daha gelmediler sanırım. 900 lira kiramız var, Aydın bir de ot içiyor. Benim mamam, aşım, onun yemeği, otu, boku derken parası bitiyor ay sonuna doğru ıslak mamayı kesiyor şerefsizin evladı. Kuru mamaya kalıyorum. İtin oğlu. Sen kendin harmanlanırken sorun yoktu, asidi kaçmış kola şişesinden kova mova mı ne bok, onları yaparken sorun yoktu. Keyif pezevengi köpek seni. Bana ıslak mamaya gelince parası bitmişmiş. Bir de utanmadan canımın içi tatlı kızım felan diyor. Hoşt ulan sana! Öyle ay sonu bisikletle gidersin işe bir de “bu bir hayat tarzı ya yolda olmak felsefesi ve de toplu taşıma araçları ve arabalar şehri ve doğayı mahvediyororor rörörör” diye teorize edersin. Leş gibi terliyorsun, eve geldiğinde nefes borun götüne kaçıyor. Defol git banyoya ayaklarını yıka. Büyümedi gitti.

Aha geldi, anaaa…. Hıaa sarhoş mu lan bu? Gel böyle gel şu koltuğa gel. Ağlıyor mu lan bu? Vallahi ağlıyor. Şşt ceketini çıkar. Koluna dokunuyorum, pati atıyorum. Yok ceketini de çıkarmıyor, ağlıyor. Noldu lan? Aydın. ŞŞŞ. ŞŞŞŞ MİYAVV OĞLUM ŞŞŞ. Kim üzdü lan benim insanımı? Ağzınıza sıçarım sizin itin doğurdukları. Koltuğun etrafında hızlıca 2 tur atıyorum. Dur biraz bekleyeyim sessizce, kafamı patilerimin üzerine koyup bekleyeyim beni böyle çok sevimli buluyordu belki gülümser. Bakıyor. Bakıyoor… Bakıyoor… Hala ağlıyor. Kızarmış burnu da iyice çirkinlemiş. Canım ya. Noldu annem sana. Dur ben en iyisi mi kucağına çıkayım da kafamı gömleğine felan süreyim, kendimi zorla sevdireyim belki rahatlar. Aydın ya, canımın içi. Hop! Atladım. Ceketin de tüy oldu ama artık koli bandıyla şeyaparsın yarın.   Ağlama lan ağlama. Şş. Seviyorum kız seni..

Bütün gece başında bekledim. Ağladı ağladı camış gibi, doğru düzgün sevmedi bile beni. Hatta bir ara karnımdan tutup yere koydu. Hemen geri atladım tabi. Durur muyum? Durmam. Durduramazlar Limon’un coşkun akan selini. O sebep bana anlatılacak! Miyav diyorum yok miyuv diyorum yok baya ağladı sızdı sonra. Bütttün gece başında bekledim. Yani arada uyuklamış olabilirim. Belki birkaç saat. Ama hep sıçradım allah sizi inandırsın hiç rahat uyuyamadım. Napalım biz kedilerin de zaafı bu işte. Uyku. Ha bir de yemek tabi. Ha bir de o alçak oğlu alçak kedi oyuncakları. Onların ben ağzına sıçayım. O lazerlerin ağzına sıçayım. O tüy yumaklarının da öyle. Komik mi lan şimdi? Komik mi o ayağını öyle sallayınca, o elini öyle oraya sistematik tak tak vurunca komik mi sivrisinek suratlı. Bim sosisi komik mi! Beni kuruyorsun oraya kitleniyorum, deliriyorum, deliriyorum ulan deliriyorum. Kan beynime sıçrıyor. Ayağının da, elinin de, yüzünün de gelmişini geçmişini. Gerçekten gerizekalı insanların mizah anlayışı da kendileri kadar yerlerde sürünüyor ve zavallı. Yavru bir kediyken bile gülmedim, eğlenmedim. 6 kedi büyüttüm gönderdim, her biri sizden daha akıllıydı. Neyse Aydın’a dönelim. Sabaha kadar başını bekledim insanımın v.v Uyandırdım, Allahtan da Pazar. Yüzünü gözünü yaladım. Mal gibi uyandı, tipe bak. Tipine sıçtığım. Ağzından da salya akmış gece hep. İnşorla sırtıma mırtıma akmamıştır. Sevdi biraz, kahvaltı ettik, ıslak mama verdi Allahtan yoksa bok dinlerim senin derdini. Yavşak. Bunların şubede bir kadın var, Cemre. Arada feysbukuna bakıyoruz Aydın’la beraber (her gün stalk). Onun da ev arkadaşı kedi, ağzından öperken fotoğrafı var feysbukta. Tam bir ortalama sosyal medya kullanıcısı Cemre, hiç hoşlanmadım kendisinden. İnstagramı  da kahve fincanı ve kedi dolu işte. Bir de altına şiir miir yazıyor hıyar. Dandirik dunduruk şiirler. Bizim üzerimizden prim yaptıkları için karşılığında sadece mama almamız büyük bir problem değil mi? Resmen ezileniyiz bu ilişkinin. Biz de bu ilişki biçiminin emekçileriyiz arkadaş! Sendika kuralım dedim bizim mahalledekilere dinletemedim. Neymiş yediğimiz kaba sıçmak köpeklere göre bir davranışmış. Senin dedim esas  ağzına sıçarım, sen ne biçim konuşuyorsun benimle, bana köpek gibi düşünüyor mu demek istiyorsun dedim (Asuman adı, 3. Kattakinin kedisi, tam bir kevaşe). Neyse siz şimdi boşverin beni. Aydın yanık bu kadına ben biliyorum. Kendisinden hoşlanmasam da hakkını veriyorum insan standartlarına göre güzel kadın (tabi kedilerle yarışamaz, çeyreğim etmez ayol). Kızıl küt saçları ve kahkülleri var. Kahverengi boncuk boncuk gözleri hatta burnunun ve yanaklarının üzerinde allah şaka yapmış da koymuş kadar güzel çilleri var. Dudakları biraz ince, gülünce de gözleri ve ağzı aynı CN’de çıkan çizgi filmler gibi oluyor. Aydın da öyle dedi. Gülünce dedi, Cemre gülünce limon, gözleri çizgi çizgi oluyor. Ben işte o çizgilerden öpmek istiyorum. Omuzlarını, bedenini kollarımın arasına almak sonra, saçlarını sevmek istiyorum. Kocaman dişleri var kadının. Onları da seviyormuş. İyice abarttı ama yani. Tamam ben de hakkını verdim güzel dedim, hayır kıskandığımdan felan da değil yani ama yok dişlerini bile seviyormuş da, yok bileğinde kalp şeklinde beni varmış da, yok Cemre masasının yanından her geçtiğinde sokaklara çıkıp koşmak istiyormuş da, geçerken içine çektiği nefesi tutabildiği kadar içinde tutuyormuş, böylelikle kokusunu daha uzun saklıyormuş da. Hadi be oradan! İyice abarttın. O kadar da değil. Yalnızlıktan oluyor bunlar ben biliyorum. Annesi öldükten sonra iyice çığırından çıktı bu çocuğun duygu dünyası. Psikolojisi bozuldu. İnsanların psikolojileri de bizimki gibi biraz hassas. Benimki de öyle mesela eve biri gelsin hemen depresyona girer yeşil yeşil kusarım. Afedersiniz misafir siktirsin gitsin kusmuğudur adı.

Allahtan bize çok az misafir gelir. Aydın çünkü. Çünkü Aydın gerçekliği. Çünkü Aydın’ın asosyalliği. Nasıl müşteri temsilciliği yapıyor anlayabilmiş değilim. Bir gün götürse de beni iş yerine bir baksam, izlesem. Yoksa gizli gizli başka iş mi yapıyor bu çocuk. Neyse ne bok yerse yesin bana ıslak kaz ciğerli mamamı alsın da sıçarım gerisine. İşte bu Cemre’ya bayadır yanık. Dün işten çıkmalarına doğru Cemre’nin masasına kağıt uçak yapmış atmış. BAK SEEEN! Bizim Aydın’a bak sen. O ne özgüven o lan? Nerden öğreniyorsun olum sen böyle şeyleri? Hep 3. Sınıf dandirik aşk filmleri, romantik komediler yüzünden. O filmleri de sırf kız tavlamak için izlemiyorsa benim de adım Limon değil. Gerçi zaten adım Limon değil de şimdilik öyle diyelim. Hayır bir de dublajlı izliyor vizyonsuz. Bari altyazılı felan izle de iki İngilizce kelime öğren, filmin duygusunu al. Dünyadaki diğer insanlar da gerizekalı ama belgesellerden felan gördüğüm kadarıyla en salağı bizim toplum. Ciddi söylüyorum bak. Ben böyle tutarsız, böyle iradesiz, böyle korkak insanlar görmedim. Hayır kedileri bile sorunlu. Sendika kuralım diyorum köpek kafası diyor. Bak aklıma geldi kevaşe Asuman, aslında var ya vuracaktım orada cırmığı gözüne. Görürdü o zaman köpek kafası demeyi. SEN NESİN SEN. KÖPEK KAKASI. Sırf erkek kediler var, dişi kedilerin birliği bozulmasın diye sadece argo, küfür felan kullandım. Yoksa ben ona cırmığı basmayı bilirdim. Neyse. Uçak atmış kıza. Yaşı 29 hala masadan masaya uçak. Neyse o gerizekalı da sevimli bulmuş tabi. Allahım ikisi de mal. “Çıkışta kahve?  (:” yazmış. Ay bir de gülücük koymuş, parantezli gülücük. Tansiyonum düştü tabi anlatırken. Başımı yana devirip öyle dinledim. Senin ben ağzına sıçayım bakışı, 5 numaralı bakış. Çıkışta kahve içmeye gitmişler. Bu ölüyo tabi. Şeyim bile kalktı dedi. Şeyi bile kalkmış da çantasıyla felan gizlemeye çalışmış. Artık ne kadardır seks yapmıyorsa. Gerçi en son seks yaptığında ben hamileydim. Sonra beni de kısırlaştırdı şerefsiz pezevenk. Gerçi bir yandan da iyi oluyor da. Arada canım çekiyor. Bu konulara sonra değiniriz. Oturmuşlar kahve içmişler, gide gide starbucks’a gitmişler. Bu ezik doğru düzgün sipariş verememiş. Her starbucks’ta sipariş vermeyi bilmeyen ama utananı gibi sade kahve demiş. Söylesene oğlum bir chai latte felan kız etkilensin. Ulan evden çıkmıyorum ben biliyorum be! Neyse işte gülmüşler felan baya, neyine güldüyse kız bunun. Güldüyse onun da aklı kıttır. Al birini vur ötekine. Sert sert vur ama hoşlanılmayacak bir temas olsun. Gerçi bu Aydın ondan da hoşlanır. Kızı evine kadar bırakmış sonra, yürümüşler yolda da konuşmuşlar. Kızla tam ayrılırken bizim gerizekalı yine 3. Sınıf dandik filmlerde gördüğü üzere bir hareketi denemeye kalkmış ve kız tam arkasını dönüp merdivenlerden çıkarken sertçe çekmiş arkadan, öpmek için, yapışmış ağzına, kız ulan noluyo lan diyemeden bir de düşmüş mü üzerine, bu gerizekalı da taşıyamamış düşmüş mü. Allahım skandal. Benim başıma gelse ben kesin kendimi kuyruğumdan yemeye başlayarak intiharlar ederim. En az 3 intihar girişimim olur. Net olur yani. Bu yine mal anca içsin altına sıçana kadar.  Kalkmış tabi kız üzerinden “napıyosun hayvanın oğlu” demiş. “Biz de adam sandık seni, siktir git” demiş. Ne kadar da cinsiyetçi bir dil. Bir kadına yakışıyor mu. MAL AYDIN kalmış öyle. Ne yapacağını bilememiş.

Şimdi de düşünüyor kara kara, yarın işe gitmeyeceğim diyor. Bir daha yüzüne bakamam allahım ben nasıl böyle bir öküzlük yaptım. İçimdeki hayvanı nasıl durduramadım diyor. En azından içinde bir hayvan olduğunun, hatta hayvan oğlu hayvan olduğunun farkında. Benim de başıma benzer bir şey gelmişti bir keresinde. Yine deli gibi azdığım bir dönemde camdan çıkmıştım, evimiz yüksek giriş ve ben bir kediyim. Yani camdan kaçmam ve sokağa inmem çok normal. O zamanlar ergenim tabi yeni yeni böyle şeylere mazhar oluyoruz. Sokakta kuyruğumu kaldırdım böyle havalı havalı yürüyorum. Allahım ne kadar da güzelim allahım? Görüyon mu allahım? Göz süzüyorum erkek kedilere felan hepsi şok. Şoka şok şoku hatta o derece şok. Geldiler bir süre bağırıştık topluca. Allahım bu da kediliğin en anlam veremediğim, en aptal aptal olaylarından biri. Daha medeni bir yolunu bulamaz mıyız şu işin? Biz de tinder gibi bir app geliştirsek mesela? Ya da CatBook gibi felan? Böyle ilkel yollarla çiftleşmek zorunda mıyız. Neyse mecbur bağırdım ben de, burası sokak güzelim. Sokağın dilinden konuşmak gerek. Hanım evladı olduğumu belli edersem afedersiniz 5’i 6’sı aynı anda şeyapar beni. Ama yapacak bir şey yok canımız çekiyor. Azma hakkı en hayvani haklardan biridir ve engellenmesi kabul edilemez. Beğendim birini, Miço adı. İsimden biraz kaybediyor ama ben ona Miç derim daha havalı durur felan diyorum. Geldi şöyle bir yüzümü yaladı geçti arkama. HOŞŞTT dedim KANCIK dedim. Sen kim köpeksin? Hayırdır bilader felan diyorum çirkin çirkin sokak ağızları varoş varoş. Ama burası sokak güzelim sokağın dilinden konuşacaksın. Kedi olan iki okşar, güzel laf eder, iki yalar kukişkomu, alıştırır biraz felan yook hak getire sanki misafir bacağı şeyapıyor deyyus. Yırttım ağzını yüzünü, dinime imanıma yırttım. O mahalleden bir daha kısmetim çıkmadı ama olsun, bize mahalle mi yok. Sonra Aydın baya bir kızmıştı bana. Neyse o konulara girmeyelim. Tutturmuş işe gitmeyecekmiş. Kaç senedir orada çalışıyor, vezneden masaya geçmeyi yeni başardı. Başka işe girerse vallahi aç kalırız. Bu yeteneksiz tutunamaz. Bu işi bırakırsa sıçtık. Yemek artıklarına, sulandırılmış süte batırılmış ekmek içine kalırım. Benim midem öyle şeyleri de kaldırmaz hani. Ben alışkın değilim. Kalite standartlarıma uymaz. Her şeyin bir oluru var. Evet her şey olur ama her şeyin bir oluru var. Anlıyor musunuz? Güzel güzel anlatıyorum, bak oğlum yapma, kendi başarısızlığının farkına var, sen yeteneksiz bir adamsın ve gerizekalısın, iletişim yeteneğin bile yok, zor bela iş bulmuş iki kuruş kazanır olmuşsun kendine gel felan diyorum. Bu noktada olaya biraz pragmatist yaklaştığımı düşünenler olacaktır, onların da ağzına sıçayım. Sulandırılmış süte batırılmış ekmek içi ile beslensinler de onlarla o zaman konuşalım pragmatizmi. Yavşaklar sizi. Hiç kurmayın aman empati, götünüze kaçmış aman çıkarmayın. Anlamıyor tabi Aydın. Neye miyavladın kızım sen üzüldün mü babana felan diyor. Hoşt ulan ne üzülücem sana. Az bile yapmış o kız sana felan diyorum. Başımı seviyor.

İnanır mısınız biraz üzüldüm haline.Gece yatağına girdim belki iy gelir diye. Kafamı boynuna soktum felan çenesini yaladım (en dayanılmaz pozisyon, insanlar buna mest olur, erirler).  Erimedi. Uykusunda konuştu biraz, ıh uh diye inleme sesleri çıkardı garip garip. Sevişirken çıkardıklarından değil ama onlar daha kötü. Bir kez sevişirken izledim bunu. Ay aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor. Sen kendini James Deen mi sanıyorsun be arkadaş. Senin etin ne budun ne çükün ne. Tamam Türk erkeği standarlarında bir penis boyuna ve yapısına sahip. Ama işte bir Japonun İngilizce dirty talk yapması ne kadar irrite duruyorsa Aydın’ın sevişirken çıkardığı sesler de o kadar irrite edici. Kalça tokatlamalar felan. Türk kadınları da anlamıyor seksten. Onların da hoşuna gidiyor zaar. Yalancıktan yalancıktan orgazm olmalar. Piii rezil tipine sıfatına bak, bari biraz inandırıcı yap şu işi. Kendi memelerine dokunmaktan çekinen kadınlar gelmiş yatakta porno star havalarına giriyorlar. Neyse zaten bu bahsettiğim gibi şeyler Aydın’ın hayatında çok sınırlı. Ayrıca o karyolanın da allah belasını versin. Değiştiremedi gitti. Onlar sevişirken ben utandım çıkan sesten. Konu komşuya rezil olduk. Bütün apartman eve kadın gelen o sınırlı günleri ve seksin ne kadar sürdüğünü, kaç kez tekrar ettiğini felan hepsini biliyor. Muhafazakar bir kedi değilimdir, insan içinde kendimi yalamaktan felan hiç çekinmem ama işte bu tip şeyler benim için biraz şey anlıyor musunuz :/ Araba altlarında da çiftleşmem mesela Türkan Şoray kuralları gibi düşünün. İlla dört duvar olacak. Public sex benim için bir tabu. Neyse sabaha kadar acı acı inledi Aydın. Terledi bir de ekşi ekşi. Stres yaptı sanırım çok. Alarm çaldı kapadı, yüz üstü yattı sonra. Afedersiniz anasını bellerim işinin de duşunun da yatışı. Kaldırdım tabi, sırtını cırmak pahasına da olsa kaldırdım. Öfkelendi bana. Olsundu. Yeter ki kalksındı. Şöyle bir doğruldu yatağında. İşte o an arkadaşlar, işte o an. Ben işte o an kedi olduğum ve ona yardım edemediğim için o kadar üzüldüm ki. Kaldırıp kollarını koltuk altlarını kokladı. İyice düştü yüzü. Önce ayaklarını izlemeye başladı, bir süre izledi. Sonra gözlerini bir yatak odası için en seçilmemesi gereken renklerden biri olan, zevksizlik abidesi çocuk odası mavisi olan duvarına dikti. İşte o an arkadaşlar, işte o an. Ben Aydın’a ve yaşamak denen bu gölgeli mecburiyete o kadar üzüldüm ki, bir akvaryuma hapsolmuş ve bunu kanıksamış gibiydim. Çaresizliği kanıksamak. Dünyada sanırım bu durumdan daha acı olan sınırlı şey vardır. İster bir insan için olsun, ister bir kedi, hatta köpek. 10 dakika kadar o duvara baktı. Ona dışarıdan bakarak bütün hayatını görebiliyordum. Sanırım onun da o duvarda gördüğü şey oydu. Babasız geçmiş bir çocukluk. Lisenin son yıllarına dek kekeme olması ve insanlarla iletişim kuramaması, bununla beraber çirkin olması. Baba figürünü doldurmaya çalışan dedesini gereksiz ve ayarsız otorite çabası. Okulda yaşadığı mobbing. Üniversitenin kütüphanesinde ve kırtasiyesinde fotokopi çekerek geçen bir üniversite hayatı ve sınırlı dostluk temasları. Isparta’dan İstanbul’a taşınma, o radikal karar. Annesinin ölümü. Bir daha tutunamama. Hep eksik kalma. Hep eksik kalma arkadaşlar. Hep yaşama bir şekilde, fakat durağan olma, doğalında gerileme. Denizlerle, ağaçlarla konuşma ve kedilerle. Kalabalıklar içinde koca bir yalnızlığın tüm vücudu sancılı kemirişi ve içinin kasıkları bitlenmişçesine kaşınması. İnsanın içinin kaşınması. Kaşıntıdan delirme. Kediyle konuşma ve Cemre’ye uçak atma bir de. Kalktı. Yıkadı kendini ve bana mama vermeden gitti işe. Hiç ses etmedim. O duvarı izlerken bir iki kez sırtına “geçecek canımın içi” pati vuruşu yaptım. Ama hissetti mi emin değilim. Aydın. İnsanımın adı yani, Aydın. 29 yaşında gerizekalı bir erkek. Aydın. Yalnızlığının kaşıntısını duvarlara sürtünerek geçirmeye çalışan, kendi etini kanatan Aydın. O iyi bir insan.

Aydın işe gittikten sonra birkaç saat boyunca hüzünlü hüzünlü onun yatağında yattım. O Cemre denen kaltak insanımı üzmüştü ve cezasını çekmeliydi. Gerçi bizim salak da üzülmeyi hak etmişti ama şu an objektif bakmamı gerektirecek etik kuralları tanımama gerek yok çünkü ben bir kediyim. Sıçarım insanların koyduğu etik kurallara. Bizim doğamızda yok böyle şeyler. Göte göt derler. Güçlü olan da güçsüz olanı yer. Ben de bunları sizin gibi national geographic’ten öğreniyorum tabi ki ya ne olacaktı? Evde doğmuşum evde büyümüşüm, bu kadar hanım evladı olacak ne vardı? Neyse, hanım evladı olsam, minnoş bol tüylü gri bir kedi de olsam, diğer kediler beni entelektüel geveze de bulsa , sokağa çıktığımda sokağın dilinden konuşmasını bilirim elhamdülillah. Yani bir nevi nabza göre şerbet vermek gibi ayıkıyor musunuz? Başka ev kedileri ile ona göre diyalog kurarım, sokak kedileri ile ona göre. İşte bu da hep meclis tv izlemekten oluyor. Garip bir biçimde böyle bir hobim var. Hobileriniz neler diye sorsalar kendimi yalamak, haka dansı yapmak, reklam filmi izlemek ve meclis tv izlemek derim. Bir de porno izliyorum bazen ama o hep çıkmıyor televizyonda, çiftleşme sahnelerini de hep az gösteriyorlar. Hemen hızlı hızlı geçiyorlar oraları. Yabancı belgesellerde daha uzun, onları hotbird çanağından izliyorum, bizim memlekettekileri belgesellerdeki hayvanların çiftleşme sürelerinden bile kısar olmuşlar el insaf. Normal gerçi, hayvana hallenen insanları olduğunu biliyor ülkenin sahipleri. Çok normal. Neyse üzgünlüğüm bunları düşündükçe bir gerginliğe dönüşmeye başladı. Bir de allah şaka yapmışçasına ortaya çıkan şu sinek. Senin ben ağzına sıçayım. Huzur muzur kalmadı. Kalktım odanın içinde sinek kovalamaya başladım. Abajura kondu, abajura konulmamalıydı. Savaş kuralları ihlal edilmişti. Abajura konmak en ağır savaş suçlarından biriydi. Ve ihlal edilen bu savaş suçunu şikayet edip hak aramak için gerekli olan hayvanlararası savaş suçları mekanizması henüz icat edilmemişti. Biraz öncesini sonrasını düşündüm. Üflemeye çalıştım. Yine insanlara özgü aptal aptal davranışlar sergilemeye çalıştım. Olmadı. Tek seçeneğim vardı. Gözümü bile kırpmadım, atladım. Kırıldı. Sinek, uçtu. İşte şimdi sıçılmıştı. İşte şimdi bir boka yaramayan eylemim tüm başarısızlığı ile komidinin ve halının üzerinde parçalar halinde duruyordu. Bu eylem halka anlatabileceğim türden bir eylem değildi. Sonucun başarısız olacağı aşikarken hayvansal içgüdülerimle yaptığım bir şiddet eylemiydi ve hiçbir amaca hizmet etmiyordu. İşte şimdi sıçılmıştı. Tavandaki lamba da bozuktu. Aydın bu gece ışıksız kalacaktı. Karanlık odalarda yatacaktı. Bir de bana sinirlenecekti. Aslında sıçarım Aydın’ın ağzına. O gerizekalıdan korkacak halim yok. Ama işte bu da ev arkadaşı olan kedilere özgü bir davranış sanırım. Önlenemez suçluluk psikolojisi. Hatta bu psikolojik bataklık Aydın gelmeye yakın titrememe ve 3 kez çişimin gelmesine sebep olacaktı. Aydın bana en fazla bağırırdı, parmağını sallardı ama yine de olsundu. Şimdi saatler geçmeyecekti. Zaten karnım da açtı. Dinine imanına sıçtığımın şerefsizi bana yemek vermeden gitti. Gelsin de ben ona hesabını bir sorayım. Belki de yemek vermediği için onu cezalandırdığımı ve abajurunu kasten kırdığımı düşünür. Böyle komplike şeyler düşünüyor insanlar, gerizekalılar. Yüzyıllardır bizimle birlikte yaşıyorlar, üzerimizde nice deneyler yaptılar nice belgeseller çektiler, hala düşünüş sistematiğimize dair fikirleri yok. Biz bu kadar komplike düşünmeyiz koçum, gerek yoktur. Hayat bu, anlık bir buluşma. Böyle şeyler düşünmek için yormamam o minnoş tatlı kafamı. Bir de yüzlerini salak salak şekillere sokup garip garip sesler çıkardıklarında onları seviyoruz, hoşumuza gidiyor sanıyorlar. En uyuz olduğum şeylerden biri bu. Halbuki yüzüne bakıp “geldi yine tipini siktiğim” kafasındayım. Tipe bak, şu girdiği kılığa şu hale bak, şu sevimli olucam diye maymun olmaya bak. Vasat insan seni. Vasat. Saat de 6 oldu. Aydın’ın 5:30’da gelmesi gerekiyordu. Yine içmeye mi gitti acaba. Yoksa kendini bir köprüden felan mı attı. Karnım da acıktı. İnşallah atmamıştır. Attıysa da anahtarı Asuman’ın sahibi salak kadına bırakmıştır inşallah.

8 gibi ben yine uyuklarken kapı açıldı. Hemen sıçradım yerimden ve o engelleyemediğim, sıçtığımın titremesi başladı. Ulan dur diyorum durmuyor, dur diyorum durmuyor. Ne olacak alt tarafı abajur lan diyorum, lan oğlu lan hoşt diyorum durmuyor. Issız bir adada yanıma aldığım 3 şeyden biri bir köpekmiş gibi bir his düşün. Geri kalan ikisi de kaz ciğerli mama stoğu ve petinfo dergisi tabi ki başka ne olacaktı. Köpek yerine de bira alsam fena olmazdı. Bira yalamaktan anlamsız biçimde hoşlanıyorum. Vermiyor tabi bana itin doğurduğu. Yere devrilen şişenin ağzından felan yalıyorum, o kadar. İnsanlar ağzının tadını biliyorlar. Yemek programlarından belli zaten. Olan var olmayan var diye düşünmeden hunharca yayınlıyorlar, adeta food porn canına yanayım. Ağır çekimde sallanan etler, çikolata şelaleleri. Uu beybi. Resmen tahrik oldum. Neyse girdi içeri ben titriyorum koltukta, gözlerimi büyüttüm shrek filmindeki çizmeli kedi gibi. Sevimli sevimli bakıyorum. Normal normal girdi, sarhoş felan da değil, bir yerinde kan lekesi felan da yok. Aydın aynı Aydın. Sabah evden çıkan adam aynen gelmiş. “Hani değişmeyen tek şey değişimin kendisiydi bizimki aynı duruyor öğüğüehah” diye salak salak espri yapmayacak kadar diyalektik felan biliyoruz allahıma bin şükür. Ama aklımdan bir geçmedi değil, bu samimi itirafı yapmış bulunayım. Ve kendimden utanayım. Zaten bir kediden daha fazlasını bekliyorsanız siz de gerizekalısınız. İnsan değil misiniz hepiniz aynısınız. Çıkardı ceketini astı. Yüzünde cumhurbaşkanını izler gibi bir ifade. Direkt mutfak çekmecesini açtı ve mamamı çıkardı. Dert oldu tabi içine afedersiniz sözüm seks işçilerinden dışarı, orospu çocuğu. Bütün gün aç idim ulan aç. Aç idim. Allahtan suyum vardı, onu da idareli harcadım. Ya o da olmasaydı? Neyse en azından aklına gelmiş bütün gün ki girer girmez koymuş. Durduramadım kendimi tabi gurur murur hak getire, yardırakis koştum mama kabına. Kışın ardından yakaladığı ilk ceylanı hunharca yiyen atalarım gibiydim. Alt tarafı kuru mama yiyorum. Yaş bile değil. Ağzım durmaksızın yukarı aşağı oynayarak kuru mama tanelerini öğütüp hızlıca mideye indirirken bir yandan da Aydın’ı arkadan izliyorum. İnşorla geceye kadar odasına girmez diye dua ediyorum. Zaten gelince üstünü değişme gibi bir huyu yoktur, insanım pistir biraz. En fazla çoraplarını çıkarıp kemerini gevşetir. Koltuğa oturuyor ve sigara yakıyor. Karşısınaki perdeleri izliyor. Hiç sesi de çıkmıyor. Ne oldu? Günün nasıl geçti? Cemre’yle konuştunuz mu? Bu saate kadar ne bok yedin nerelerde sürttün? Bana mama vermediğin için götün tavana değdi mi mutlu musun?  Ses yok. Üst üste sigara içiyor ve turuncu ışıkları kaçıran perdeyi izliyor. Kim bilir aklından neler geçiyor. Yemeğim bitince kalkıp kucağına atlıyorum. Bir geriniyorum kucağında. Gerizekalı ve üzgün de olsa insanın insanındır anlıyor musunuz? İnsanın insanındır. Böyle inişli çıkışlı bir hikayenin sonuna yakışmayacak derecede sıradan bir son anlatıyor, bu durum bende biraz hayal kırıklığı yaratmadı değil. Yani günlerdir şu salak aşk ızdırabının çilesini ben de çekiyorum. En azından daha aksiyonlu bir son olmalıydı, tek düze hayatıma bir parça renk gelmeliydi. Kahretsin diye düşünüyorum. Ofise titreye titreye gitmiş, heyecandan ölecek olmuş. O kadar heyecanlanmış ki ishal olmuş. Aydın. 29 yaşında bekar, gerizekalı, üzgün ve ishal bir erkek. Önce tuvalete gitmiş ve epeyce kakasını yapmış. Sonra üst kata çıkmış ve hızlı hızlı kimseyle konuşmadan masasına geçmiş. Cemre masasında yokmuş? Bunu almış bir merak. Kafasında bir sürü özür metni yazmış, onlardan birini söylemliymiş, gönlünü alamasa bile sapık bir hayvan hatta hayvan oğlu hayvan olmadığını (en azından dışında) tüm açıklığı ile belirtmeli, üzerindeki bu yükten kurtulmalı. Cemrenin o içinde büyük dişleri olan minik ağzına bir kere daha bakmalıymış. Gelmemiş. Cemre gelmemiş arkadaşlar. Ağzına sıçtığımın kaltağı işe gelmemiş. Alt tarafı içindeki çekime hakim olamayıp bir romantiklik yapmak isteyen bu gerizekalıya (kadın haklı ama hakkın da ağzına sıçayım) tacizci bir sapık, pislik muamelesi yapmış. En azından Aydın onun işe gelmemesinden bunu anlamış. Bir iki saat sonra Aydın’ın arka masasında oturan Ezgi durumu biraz çıtlatmış. Cemre başka şubeye transferini istemiş. Ne! WTF! Cemre başka şubeye mi transferini istemiş! Transfer onayı da gitmek istediği şubede eleman açığı çok olduğu için bugün içerisinde muhtemelen çat diye onaylanacak, Cemre yarın Çiçekçi şubesinde işe başlayacakmış. Aydın’ın dünyası başına yıkılmış. İlk birkaç saat şok olmuş vaziyette bir bilinç kaybıyla ağzına dolan şorikleri eli yardımıyla temizleyerek normal insan görünümü vermeye çalışmış. Pek becerememiş. Sonra aslında bu durumun Cemre’yle yüzleşmemek için bir fırsat olduğunu düşünmeye başlayarak kendi gerçekliğine varmış. Zaten o salak kesin konuşurken de saçmalar iyice beter sıçarmış, sıçar bir de sıvarmış. Bunu düşünerek rahatlamaya başlamış. Evet Cemre biraz özlenecekmiş. Ama belki gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş. Zaten Cemre ve Aydın olmazmış. Zaten Cemre’nin memeleri de küçücükmüş. Ayrıca bazen konuşurken gözleri kayıyormuş biraz şehlaymış. Ayrıca o minnacık vücuda 41 numara ayak mı olurmuş. 41 numara ayakkabı giyen kadın mı olurmuş! Olsa da dünya ahiret kankası olurmuş. Evet Aydın tipik bir reddedilen zavallı erkek modelinin ona emrettiği gibi reddeden kadın hakkında kötü düşünmeye başlamış ve böylelikle kendi zavallı egolarını tatmin etmiş. İşin acı tarafı bunun kendisi de farkındaymış. İşten çıktıkdan sonraki zaman diliminde (ben içiyor, intihar girişimlerinde bulunuyor felan diye ekşınlı atraksiyonlu şeyler düşlerken) gayet Kadıköy’e kokoreç yemeye inmiş. Kokoreç yiyip boş boş Kadıköy sokaklarında yürümüş ve efendi efendi eve gelmiş. Zaten başından beri anlatılan Aydın’ın zavallılığı da böylelikle iyice pekişmiş. Neyse, geçelim şimdi bunları, bunların şubeye sık sık gelen Aydın’ın sorumlu olduğu firmanın bir temsilcisi var… İsmi Derya…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder