2 Ocak 2017 Pazartesi

Müsaitseniz pazar kahvaltısında diyetinizi yiyelim?*

Hatta koş be yavrum!
Yazı için çizdiğim mini illüş.

Geçenlerde kalorisi yüksek sayılabilecek çikolatalı tatlımı kaşıklarken genç yaşımın büyük bir bölümünde hep zayıflamaya çalıştığımı, çevremdeki neredeyse tüm kadınların da yaş fark etmeksizin benimle aynı durumu yaşadığını düşündüm. Zayıflamaya çalışan erkekler de yok değildi fakat bu durum kadınlarda kendini daha fazla gösteriyor ve bir özgüven problemi haline geliyordu. Yani kilosu olan da, normal sayılabilecek kiloda kadınlar da zayıflamak istiyor, hatta zayıf olarak adlandırabileceğim kadınlar da bu zayıflıkla yetinmiyor, hep bir yerlerinden “fazlaları” olduğunu düşünüyor ve bundan yakınıyor.

Bundan birkaç yüzyıl önce “güzel” olanın dolgun olmak kabul edildiği dünyamızda ne oldu da şimdi hepimiz 34 beden olma telaşesi içerisine girdik? Rönesans tablolarında estetik bulunan ve milyon dolarlarla satın alınan tablolardaki kadınlar 2016 dünyasında neden “şişman ve çirkin” bulunuyor? Tabi bunu o dönem zengin olan kadınların daha şişman olmasını yadsımadan söylemek lazım. O dönem de güzelliğin sınıfsal bir temeli olduğunu reddetmeden.

Aslında bu durumun miladı 1900’lü yılların başında gerçekleşen konfeksiyon bedenleri uygulaması sayılabilir. Kıyafetlerin belirli beden aralıklarında üretilmeye başlaması ve o kıyafetlerin de belirli bedenlerde güzel duracak formda tasarlanmaya başlaması, moda sektörünün kıyafetleri bir statü, yaşam biçimi olarak tüm dünyada pazarlamaya başlaması bu diyet belasının oluşumundaki önemli faktörlerden biri olarak yorumlanabilir. Vahşi kapitalizmin yaşamın tümüne sirayet etmesi ile beraber estetik haz, dünyanın hemen her yerinde bölgenin öznel durumları da göz önünde bulundurarak piyasalaşan, ne olduğu belirli bir “şey” haline geldi. Estetik olarak nitelendirebileceğimiz her şey belli formlara sıkıştırıldı ve insanlığa satılmaya başlandı. Güzel olanın öznelliği ortadan kalkarak belli kriterlere oturtuldu ve tüm dünya bunu böyle kabul etti. Elbette ki bu durumun temel sebebi tüketim kültürünün tüm halklara zorla içselleştirilmesiyle sağlandı. Moda trendleri oluştu, bu trendlerin dışına çıkanlar demode ya da rüküş bulundu, magazin programlarında aşağılandı, kırmızı halının üretim fabrikasında çalışan ve o kıyafetleri asla giyemeyecek olan memeleri sarkmış ve çirkin bulunan kadınlar, televizyonda kırmızı halı geçişlerini izleyerek milyon dolarlık kıyafetli ve 0 beden kadınları eleştirdi ve kendi bedenine, emeğine yabancılaştı.

8 Mart feminist gece eğlencesinden.
Bir yandan fast food kültürü ile obezite yaygınlaşırken, bir yandan da ideal olanın 0 beden olmak olduğu her yerde gözümüze sokuldu. Mc Donald’s dan çıkanlar spor salonlarına koştu. Dizilerde, filmlerde başroller hep 0 bedendi. Biraz daha tombul olan kadınlar ise ya dizideki zengin ailenin evinde “yardımcı” olarak çalışan kadınlar ya da evin annesi, teyzesi hınısının dıdısı olan kadınlar oluyor, yan rollerde bulunuyordu. Magazin programlarında ise ünlülerin selülitleri zoomlanıyordu. İdeal olan kanıksanırken bir yandan da spor yapmak ve diyet yapmak durumlarının kendisi trend haline getirildi. AVM’lere spor salonları açılmaya başlandı. Spor salonu zincirleri ve markaları oluştu, spor yapmak da pazarlandı. Gittiğin spor salonunun ismi bile bir statü haline geldi. Yüzlerce diyet çeşidi, diyet hapı, diyet kitabı çıktı ve hepsi herkes tarafından satın alınmaya başlandı. Manken hastalıkları çıktı, 17’sindeki genç kadınlar zayıf olmak, manken olmak uğruna yediklerini zorla kusmaya ya da pamuk yemeye başladı. Ciddi fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklara kapılan yüzlerce mutsuz ve sağlıksız kadın yaşamlarını kendi bedenleri ile savaşarak geçirdi.

Meseleye dair bir diyetisyen arkadaşımla konuştum, yani uzmanların görüşüne göre diyet yapmak ve sağlıklı olmak arasındaki ilişkiyi öğrenebilmek için. Forumlarda dolaşan “boyundan 10 çıkar ideal kilon o”, “34 beden ol ideal kilon o” saçmalıklarını ve “sadece muzla beslen 1 ayda 10 kilo ver” diyet rivayetlerini sordum. Aslında sağlıklı idel kilonun Beden Kitle Endeksi diye bir hesaplama biçimi ile öğrenildiğini öğrendim. Sağlık bakanlığına bağlı sbn.gov.tr adresinden siz de beden kitle endeksinizi öğrenebilir, kilonuzun sağlık açısından tehlike arz edip etmediğini öğrenebilirsiniz. Ayrıca yine aynı diyetisyen arkadaşımın dediğine göre beden kitle endeksine göre zayıf olmak da kilolu olmak kadar sağlıksız bulunan bir durummuş. Bir de erkeklerin ona diyet için gelme oranını sordum, gelen erkek sayısının elbette ki kadınların yarısı bile etmediğinden bahsetti, fakat aynı standart beden, ideal kaslı beden formunun erkekler için de geçerli olduğunu, fakat erkeklerin bunu kadınların kendilerine dert ettikleri kadar keskin dert etmediklerinden bahsetti. 

Velhasıl kelam, zayıflama ve diyet belası bizi mutsuz ettiği sürece bela olarak kalmaya devam edecek. Sağlıklı bir beden için sağlıklı beslenmek ve spor yapmak bizim, sağlıksız diyet listeleri, kitapları, ilaçları ve çilesi kapitalizmin olsun. Göbeğimiz olsun, atalım göbekleri! o/

Ufak not: Çevremdeki herkes tarafından zayıflamam gerektiği söylense de beden kitle endeksim normal ve sağlıklı çıktı. Kendimi seviyorum v.v

 *Yeryüzü Dergi'de yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder