7 Ocak 2017 Cumartesi

Yaz günü ceket giyen deliler üzerine

Gugıla deli insanlar yazdım, Malatyalı Mersedes Kadir dedi.

Boşverelim şimdi, delilik üzerine söylenmiş o kocaman sözleri falan. Deliliği felsefik alt metinlerle tanımlamaları, sosyolojik hicivlerde, özlü sözlerde kullanmayı falan da öyle. Edgar Allan Poe'yi, Herman Hesse'yi, Nietzche'yi, hele Dali'yi falan komple boşverelim ve bir kenara bırakalım (yavaşça bırakın, nazik olun biraz). Hani öyle karmaşık ve çok bilmiş bir edayla delilik üzerine konuşmak istediğim, yazdığım metni söküp dikmek istediğim falan da yok. Dümdüz toplumdaki en bilinen hali ile, çocukluğunda hani ilk başlarda mahallede korktuğun onu görünce annenin arkasına saklandığın hali ile delilik. Bazılarınız az değil, kabul ediyorum insanın bile çocuğu pek güzel ama, insanin çocuğu çocukken de insan, çocukluk dışarıdan sevimli (kimileri için pff çok çetrefilli) görünse de "saf ve sevimli olduğunuz kadar şeytan ve acımasızsınız, çirkinsiniz sevgili çocuk." Ah o delilere eziyet eden ışıltı yoksunu sevimsiz, alçak veletler. Kalbinize kötülük bebeklikten mi işlenmiş, hani anneciğinizin rahminden değil de, şeytanın deliğinden mi çıkmışsınız ne olmuş. Vardır pedagojik bir karşılığı şüphesiz, kavrarım şüphesiz, kabullenir miyim onu bilmiyorum. Neyse işte, o kiminizin sokakta değneklerle kovaladığı, dalga geçip zorbalık ettiği delilik.

E güzel kardeşim çeşit çeşit delilik. Doğuştan depdeli olanlar mı dersin, sonradan delirenler mi. Şimdi buraya "delirdiğini fark ettiklerimiz mi, delirmişliğinin farkında olmayanlar mı, kendi deliliğimiz mi v.v" falan diye birkaç aforizma sıkıştırırdım da, hay allah belasını versin kendini yeraltı edebiyatçısı sanan dandik blog yazarlarının. Siyah kapaklı bir kitap bastırırsam, böyle tacizci genel yayın yönetmenlerinin olduğu saman kağıt dergilere yuvarlak spotlarla çıkarılıp,  fotoğrafını çekip instagrama koyduğu sözlerle yani, eğer öyle olursam ulan, atın beni denizlere.

Ne diyorduk? Deliliğin çeşitliliği diyorduk. Tıbbi çeşitlilikten bahsetmiyorum, aslında delirme biçiminin çeşitliliğinden bahsediyorum. Mesela Deli Sinan. 23 Nisan eğlencemize torpil atmasıyla bilinen, bütün mahallenin çok sevdiği, seke seke Sinan. Hopp be Sinan! Hani sekmek derken, zıplamak anlamındaki sekmemek o değil yani. Hani böyle seke seke koşma olur ya, çocukken yapardın hatırladın mı? Sanki bir şeye gergedan boyu sevinmişsin, sanki uçuyormuşsun da, arada yerden yükselmişsin. O sekmek, bildin mi? E bil artık ben daha ne diyeyim. Neyse işte, bizim Sinan. Tüm mahalle pek sever onu, kendi işini yapabiliyor ve giyinebiliyor anladığım kadarıyla, bir dönem Düz'deki bir çaycıda çay dağıtıyordu. Delirmesi hakkında pek çok rivayet var, bu rivayetlerden biri evine araba mı, öküz mü girmiş bir şey olmuş, yani korkunç bir şey olmuş, Sinan'ın bütün ailesi o ne olduğu bilinmez korkunç şeyde can vermiş, bunu gören Sinan olmuş sana Deli Sinan. Esmerdir teni, aslında imkan olsa baya yakışıklı olabilir, saçları da kıvırcık ama böyle Afro Afro, gürül gürül kıvırcık. Genelde hep kahverengi giyinir. Onun ceket giydiğini pek görmedim, çünkü biraz yırtıktır Sinan. Hani öyle koskolay eziyet edebileceğiniz delilerden değil, yaramazdır Sinan.

Sonra bir de tek kişi mi yoksa ikiz kardeş mi olduğunu tam anlamadığım bir deli var ismini hiç bilmiyorum. Rivayet o ki ikiz kardeşmiş bunlar, ikisi de deliymiş ama, e şimdi yanımdan geçiyor, e sonra bir daha geçiyor, aynı gün bazen bazen başka günler, şimdi aynı kişi mi bu, yoksa kardeşi mi dün gördüğümün? Ulan iyice delirdik. Demem o ki, hafif serseriler biraz, serseri ya da bilmiyorum. Ceket de sürekli giymiyorlar zaten, arada bir arada bir. Rivayete göre 80 darbesinde korkunç işkence görmüş bunlar, günlerce gecelerce işkence görmüşler, sonra bir daha toparlayamamışlar. Ondan önce çok akıllı adamlarmış. Belki de sadece biri devrimciymiş, belki de ikiz oldukları için askerler garantiye almak istemiş ve ikisine de işkence etmiş ta ki onlar delirene dek. Şimdi bu dediğim iddia size "yok artık sayın seyirciler!" mi geldi? Emin misiniz? Bir daha düşünün, daha da utandırmayacağım sizi.

Kadın delileri de unutmamak lazım tabi, başından beri "deliler" dediğimde hep erkek delileri kastettiğimi bir kısmınız anlamış olsa gerek. Vay arkadaş deliler bile erkekliğe mal olmuş! Kadın futbolcu demeyeceksin, futbolcu diyeceksin! Büyük beden manken demeyeceksin, manken diyeceksin! E şüphesiz öyle canım haklısın, ama ben buraya düşer miyim? Zaten düşmem, deliler derken sadece erkeklerden bahsememin ve örneklendirmemin bir dizi sebebi var. Bunlar o kadınların ekseriyetle eve kapatılması, kapatılmayanların tecavüze uğraması ve iyice delirmesi, zor duruma düşmesi gibi şeyler. Sokaktaki delilerin çok azı kadın ve çok fazlası istismara uğruyor. Bu başka bir yazının ve öfkeli bir yazının konusu, o yüzden onlardan bahsetmesek olur mu? Bak sinirlerim bozuldu. Bu ne biçim devlet lan. İmam hatipler kapatılsın!

Bir de yaz günü hep ceket giyen deliler var tabi. Küçükken çok ateşli bir hastalık geçirip delirenler mi dersin, içerisine cin girdiği için delirenler mi, katır teptiği için delirenler mi dersin türlü türlü. Daha çok varoş mahallelerde ve köylerde olurlar. Bir dk, deliler zaten buralarda olmaz mı? Zengin mahallelerinde olacak değillerdi ya. Canım deliler. Kimseye zararı olmayan, bu uçan kuşla, kolunda gezen böcekle, bu çehresini asmış ayla, bu yırtık ayakkabısıyla, bu kendi ağzıyla konuşan deliler. Hani yaz günü terlemez, kış günü üşümez de biliyor musun, adeta manyaklık. Artık içten içe toplumda kabullenme isteğinin verdiği bir eylemle mi, aynı olmaya özlemle mi, televizyonda gördüğü, düğünde gördüğü o yakışıklı delikanlılığa özenle mi, maskülen temsilinden ötürü erkeksiliğe olan istekten mi, artık nedendir bilmem. Bildiğim bir şey var, yaz günü ceket giyen deliler iyidir. Kimimizin annesinden, babasından, binamızdaki bir sürü akıllı komşumuzdan, elmadan ve patatesten, manavdan ve alçak bakkal Erkan'dan, emniyet müdüründen ve başbakandan, heykeli dikilmiş liderlerden ve popüler kültür ikonlarından, hani nicelerinden ve senden, benden, daha çok senden daha az benden, iyidir. Hani gidilse üye olunsa, efendi deliler kulübü olsa da üye olunsa, vallahi olurum. Hani demem o ki, bir gün yolunuz düşer, ne bileyim bir köy kahvesine bir yere, eskimiş takım elbisesiyle, yaz ortası dahi olsa, kar soğuğu dahi olsa ceketi ve gömleği ile oturan, çehresi ince uzun, ağzı büyük ve gülümsemesi büyük bir deli görürsünüz, oturun ve bir oralet için beraber. Ve çok rica ederim diyin ki, bizim tanıdık bir abla var, ha o sana selam söyledi.

EDİT: Şizofreni ve demans hastalarında termoregülasyon bozukmuş, sıcaklamayı ve serinlemeyi herkes gibi hissedemiyorlarmış, bu sebeptendir ki yaz günü ceket giyerken bizim yandığımız gibi yanmıyorlar muhtemelen, olsun siz benim meramımı, derdimin kazak değil ceket olduğunu anladınız. E gereksiz romantize ediyorum biraz ama, başka ne olacaktı ki? Bunun için açtım burayı v.v

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder