
Aydın. İnsanımın adı yani, Aydın. 29 yaşında bekar bir erkek
kendisi. Ona tam olarak 4 senedir bakıyorum. 4 senedir hayatında düzgün giden
çok az şey oldu, beceremiyor bu işleri. Öğretemedim, daha konuşmayı sökemedi. 4
senede de öğrenilmez mi be adam! Hayatındaki tek istikrarı limon sevmesi olan
Aydın gri olduğum halde bana Limon diyor. Adım Küllük dedirtemiyorum. Onu da
öğrenemedi. Her “Hey Limon! Canımın içi tatlı kızım” dediğinde bir göz
deviriyorum. Önce 3 saniye suratına bakıp çat diye deviriyorum gözlerimi sağa.
Bir süre sağa bakıp derin bir nefes alıyorum, derin olduğu gözle görünür ve
sesi duyulur bir nefes. Kafamı da sağa çeviriyorum sonra vücudumu
kımıldatmadan, sonra 3 saniye de oraya bakıp tekrar meymenetsiz yüzüne
çeviriyorum güzel yüzümü. Ne var allahın nemlisi. Ne var ulan ne var? Yine oynamak
mı istiyorsun? İstemiyorum ulan istemiyorum. Tembel tembel yatmak istiyorum
sana bakmak, seni eğlendirip oynamak istemiyorum. Hayır bizim kedilerde de suç
var, alıştırmışlar bu insanları böyle. Yıkalım artık şu toplumsal kedilik
normlarını yahu! Yeterse yeter. Aynı evi paylaşıyoruz diye ben onunla istediği
iletişimi kurmak zorunda değilim! Alıştırmışsınız bunları böyle, canı
sıkıldıkça geliyor oramı kaşıyor, buramı okşuyor, ağzımı felan öpüyor. Hoşt
ulan sana! Hoşt. Kolundaki cırmık izlerinden utan arsız herif.
Aydın, 29 yaşında bekar erkek. Çirkin sayılmaz, dişlerinin arasında bir boşluk
var, ben onu seviyorum, gülünce içindeki bütün şapşallık kendini gizlemeden
yüzüne yansıyor. Aydın biraz gerizekalı olabilir, beni zaman zaman
sinirlendirebilir ama o kötü bir insan değil. Arada beni suya sokmaya
çalıştığında bu düşüncelerim bir süreliğine değişiyor tabi. Zaten insanların
çoğu böyle, iyisi de kötüsü de gerizekalı. O yüzden çok sallamıyorum Aydın’ın
gerizekalılığını da. İnsan sonuçta yapacak bir şey yok. Bütün ay köpek gibi
çalışıyor. Garanti Bankası’nda müşteri temsilcisi. Hani şu reklamlarında
hayvanları oynattıkları gerizekalı banka. İnsanlar bu aptal aptal reklamları
izleyip nasıl paralarını bu bankalara yatırıyorlar? Kaç yaşındasın canım sen?
Bana yaşını söyle? Kaç yaşındasın! İnsanların hepsi gerizekalı. Zaten eğer öyle
olmasalardı bütün ay delirmiş gibi çalışıp kazandıkları parayı tekrar işe
gidebilmek için harcamazlardı. Kuzguncuk’ta evimiz. Dandik bir ev ama idare
ediyoruz. Birkaç kere kadın getirme girişimi oldu da kadınlar evi görünce bir
daha gelmediler sanırım. 900 lira kiramız var, Aydın bir de ot içiyor. Benim
mamam, aşım, onun yemeği, otu, boku derken parası bitiyor ay sonuna doğru ıslak
mamayı kesiyor şerefsizin evladı. Kuru mamaya kalıyorum. İtin oğlu. Sen kendin
harmanlanırken sorun yoktu, asidi kaçmış kola şişesinden kova mova mı ne bok,
onları yaparken sorun yoktu. Keyif pezevengi köpek seni. Bana ıslak mamaya
gelince parası bitmişmiş. Bir de utanmadan canımın içi tatlı kızım felan diyor.
Hoşt ulan sana! Öyle ay sonu bisikletle gidersin işe bir de “bu bir hayat tarzı
ya yolda olmak felsefesi ve de toplu taşıma araçları ve arabalar şehri ve
doğayı mahvediyororor rörörör” diye teorize edersin. Leş gibi terliyorsun, eve
geldiğinde nefes borun götüne kaçıyor. Defol git banyoya ayaklarını yıka.
Büyümedi gitti.
Aha geldi, anaaa…. Hıaa sarhoş mu lan bu? Gel böyle gel şu koltuğa gel. Ağlıyor
mu lan bu? Vallahi ağlıyor. Şşt ceketini çıkar. Koluna dokunuyorum, pati
atıyorum. Yok ceketini de çıkarmıyor, ağlıyor. Noldu lan? Aydın. ŞŞŞ. ŞŞŞŞ
MİYAVV OĞLUM ŞŞŞ. Kim üzdü lan benim insanımı? Ağzınıza sıçarım sizin itin
doğurdukları. Koltuğun etrafında hızlıca 2 tur atıyorum. Dur biraz bekleyeyim
sessizce, kafamı patilerimin üzerine koyup bekleyeyim beni böyle çok sevimli
buluyordu belki gülümser. Bakıyor. Bakıyoor… Bakıyoor… Hala ağlıyor. Kızarmış
burnu da iyice çirkinlemiş. Canım ya. Noldu annem sana. Dur ben en iyisi mi
kucağına çıkayım da kafamı gömleğine felan süreyim, kendimi zorla sevdireyim
belki rahatlar. Aydın ya, canımın içi. Hop! Atladım. Ceketin de tüy oldu ama
artık koli bandıyla şeyaparsın yarın. Ağlama
lan ağlama. Şş. Seviyorum kız seni..
Bütün gece başında bekledim. Ağladı ağladı camış gibi, doğru
düzgün sevmedi bile beni. Hatta bir ara karnımdan tutup yere koydu. Hemen geri
atladım tabi. Durur muyum? Durmam. Durduramazlar Limon’un coşkun akan selini. O
sebep bana anlatılacak! Miyav diyorum yok miyuv diyorum yok baya ağladı sızdı
sonra. Bütttün gece başında bekledim. Yani arada uyuklamış olabilirim. Belki
birkaç saat. Ama hep sıçradım allah sizi inandırsın hiç rahat uyuyamadım.
Napalım biz kedilerin de zaafı bu işte. Uyku. Ha bir de yemek tabi. Ha bir de o
alçak oğlu alçak kedi oyuncakları. Onların ben ağzına sıçayım. O lazerlerin
ağzına sıçayım. O tüy yumaklarının da öyle. Komik mi lan şimdi? Komik mi o
ayağını öyle sallayınca, o elini öyle oraya sistematik tak tak vurunca komik mi
sivrisinek suratlı. Bim sosisi komik mi! Beni kuruyorsun oraya kitleniyorum,
deliriyorum, deliriyorum ulan deliriyorum. Kan beynime sıçrıyor. Ayağının da,
elinin de, yüzünün de gelmişini geçmişini. Gerçekten gerizekalı insanların
mizah anlayışı da kendileri kadar yerlerde sürünüyor ve zavallı. Yavru bir
kediyken bile gülmedim, eğlenmedim. 6 kedi büyüttüm gönderdim, her biri sizden
daha akıllıydı. Neyse Aydın’a dönelim. Sabaha kadar başını bekledim insanımın
v.v Uyandırdım, Allahtan da Pazar. Yüzünü gözünü yaladım. Mal gibi uyandı, tipe
bak. Tipine sıçtığım. Ağzından da salya akmış gece hep. İnşorla sırtıma mırtıma
akmamıştır. Sevdi biraz, kahvaltı ettik, ıslak mama verdi Allahtan yoksa bok
dinlerim senin derdini. Yavşak. Bunların şubede bir kadın var, Cemre. Arada
feysbukuna bakıyoruz Aydın’la beraber (her gün stalk). Onun da ev arkadaşı
kedi, ağzından öperken fotoğrafı var feysbukta. Tam bir ortalama sosyal medya
kullanıcısı Cemre, hiç hoşlanmadım kendisinden. İnstagramı da kahve fincanı ve kedi dolu işte. Bir de
altına şiir miir yazıyor hıyar. Dandirik dunduruk şiirler. Bizim üzerimizden
prim yaptıkları için karşılığında sadece mama almamız büyük bir problem değil
mi? Resmen ezileniyiz bu ilişkinin. Biz de bu ilişki biçiminin emekçileriyiz
arkadaş! Sendika kuralım dedim bizim mahalledekilere dinletemedim. Neymiş
yediğimiz kaba sıçmak köpeklere göre bir davranışmış. Senin dedim esas ağzına sıçarım, sen ne biçim konuşuyorsun
benimle, bana köpek gibi düşünüyor mu demek istiyorsun dedim (Asuman adı, 3.
Kattakinin kedisi, tam bir kevaşe). Neyse siz şimdi boşverin beni. Aydın yanık
bu kadına ben biliyorum. Kendisinden hoşlanmasam da hakkını veriyorum insan
standartlarına göre güzel kadın (tabi kedilerle yarışamaz, çeyreğim etmez
ayol). Kızıl küt saçları ve kahkülleri var. Kahverengi boncuk boncuk gözleri
hatta burnunun ve yanaklarının üzerinde allah şaka yapmış da koymuş kadar güzel
çilleri var. Dudakları biraz ince, gülünce de gözleri ve ağzı aynı CN’de çıkan
çizgi filmler gibi oluyor. Aydın da öyle dedi. Gülünce dedi, Cemre gülünce
limon, gözleri çizgi çizgi oluyor. Ben işte o çizgilerden öpmek istiyorum.
Omuzlarını, bedenini kollarımın arasına almak sonra, saçlarını sevmek
istiyorum. Kocaman dişleri var kadının. Onları da seviyormuş. İyice abarttı ama
yani. Tamam ben de hakkını verdim güzel dedim, hayır kıskandığımdan felan da
değil yani ama yok dişlerini bile seviyormuş da, yok bileğinde kalp şeklinde
beni varmış da, yok Cemre masasının yanından her geçtiğinde sokaklara çıkıp
koşmak istiyormuş da, geçerken içine çektiği nefesi tutabildiği kadar içinde
tutuyormuş, böylelikle kokusunu daha uzun saklıyormuş da. Hadi be oradan! İyice
abarttın. O kadar da değil. Yalnızlıktan oluyor bunlar ben biliyorum. Annesi
öldükten sonra iyice çığırından çıktı bu çocuğun duygu dünyası. Psikolojisi
bozuldu. İnsanların psikolojileri de bizimki gibi biraz hassas. Benimki de öyle
mesela eve biri gelsin hemen depresyona girer yeşil yeşil kusarım. Afedersiniz
misafir siktirsin gitsin kusmuğudur adı.
Allahtan bize çok az misafir gelir. Aydın çünkü. Çünkü Aydın gerçekliği. Çünkü
Aydın’ın asosyalliği. Nasıl müşteri temsilciliği yapıyor anlayabilmiş değilim.
Bir gün götürse de beni iş yerine bir baksam, izlesem. Yoksa gizli gizli başka
iş mi yapıyor bu çocuk. Neyse ne bok yerse yesin bana ıslak kaz ciğerli mamamı
alsın da sıçarım gerisine. İşte bu Cemre’ya bayadır yanık. Dün işten
çıkmalarına doğru Cemre’nin masasına kağıt uçak yapmış atmış. BAK SEEEN! Bizim
Aydın’a bak sen. O ne özgüven o lan? Nerden öğreniyorsun olum sen böyle
şeyleri? Hep 3. Sınıf dandirik aşk filmleri, romantik komediler yüzünden. O
filmleri de sırf kız tavlamak için izlemiyorsa benim de adım Limon değil. Gerçi
zaten adım Limon değil de şimdilik öyle diyelim. Hayır bir de dublajlı izliyor
vizyonsuz. Bari altyazılı felan izle de iki İngilizce kelime öğren, filmin
duygusunu al. Dünyadaki diğer insanlar da gerizekalı ama belgesellerden felan
gördüğüm kadarıyla en salağı bizim toplum. Ciddi söylüyorum bak. Ben böyle
tutarsız, böyle iradesiz, böyle korkak insanlar görmedim. Hayır kedileri bile
sorunlu. Sendika kuralım diyorum köpek kafası diyor. Bak aklıma geldi kevaşe
Asuman, aslında var ya vuracaktım orada cırmığı gözüne. Görürdü o zaman köpek
kafası demeyi. SEN NESİN SEN. KÖPEK KAKASI. Sırf erkek kediler var, dişi
kedilerin birliği bozulmasın diye sadece argo, küfür felan kullandım. Yoksa ben
ona cırmığı basmayı bilirdim. Neyse. Uçak atmış kıza. Yaşı 29 hala masadan
masaya uçak. Neyse o gerizekalı da sevimli bulmuş tabi. Allahım ikisi de mal.
“Çıkışta kahve? (:” yazmış. Ay bir de
gülücük koymuş, parantezli gülücük. Tansiyonum düştü tabi anlatırken. Başımı
yana devirip öyle dinledim. Senin ben ağzına sıçayım bakışı, 5 numaralı bakış.
Çıkışta kahve içmeye gitmişler. Bu ölüyo tabi. Şeyim bile kalktı dedi. Şeyi
bile kalkmış da çantasıyla felan gizlemeye çalışmış. Artık ne kadardır seks
yapmıyorsa. Gerçi en son seks yaptığında ben hamileydim. Sonra beni de
kısırlaştırdı şerefsiz pezevenk. Gerçi bir yandan da iyi oluyor da. Arada canım
çekiyor. Bu konulara sonra değiniriz. Oturmuşlar kahve içmişler, gide gide
starbucks’a gitmişler. Bu ezik doğru düzgün sipariş verememiş. Her starbucks’ta
sipariş vermeyi bilmeyen ama utananı gibi sade kahve demiş. Söylesene oğlum bir
chai latte felan kız etkilensin. Ulan evden çıkmıyorum ben biliyorum be! Neyse
işte gülmüşler felan baya, neyine güldüyse kız bunun. Güldüyse onun da aklı
kıttır. Al birini vur ötekine. Sert sert vur ama hoşlanılmayacak bir temas
olsun. Gerçi bu Aydın ondan da hoşlanır. Kızı evine kadar bırakmış sonra,
yürümüşler yolda da konuşmuşlar. Kızla tam ayrılırken bizim gerizekalı yine 3.
Sınıf dandik filmlerde gördüğü üzere bir hareketi denemeye kalkmış ve kız tam
arkasını dönüp merdivenlerden çıkarken sertçe çekmiş arkadan, öpmek için,
yapışmış ağzına, kız ulan noluyo lan diyemeden bir de düşmüş mü üzerine, bu
gerizekalı da taşıyamamış düşmüş mü. Allahım skandal. Benim başıma gelse ben
kesin kendimi kuyruğumdan yemeye başlayarak intiharlar ederim. En az 3 intihar
girişimim olur. Net olur yani. Bu yine mal anca içsin altına sıçana kadar. Kalkmış tabi kız üzerinden “napıyosun
hayvanın oğlu” demiş. “Biz de adam sandık seni, siktir git” demiş. Ne kadar da
cinsiyetçi bir dil. Bir kadına yakışıyor mu. MAL AYDIN kalmış öyle. Ne
yapacağını bilememiş.
Şimdi de düşünüyor kara kara, yarın işe gitmeyeceğim diyor.
Bir daha yüzüne bakamam allahım ben nasıl böyle bir öküzlük yaptım. İçimdeki
hayvanı nasıl durduramadım diyor. En azından içinde bir hayvan olduğunun, hatta
hayvan oğlu hayvan olduğunun farkında. Benim de başıma benzer bir şey gelmişti
bir keresinde. Yine deli gibi azdığım bir dönemde camdan çıkmıştım, evimiz
yüksek giriş ve ben bir kediyim. Yani camdan kaçmam ve sokağa inmem çok normal.
O zamanlar ergenim tabi yeni yeni böyle şeylere mazhar oluyoruz. Sokakta
kuyruğumu kaldırdım böyle havalı havalı yürüyorum. Allahım ne kadar da güzelim
allahım? Görüyon mu allahım? Göz süzüyorum erkek kedilere felan hepsi şok. Şoka
şok şoku hatta o derece şok. Geldiler bir süre bağırıştık topluca. Allahım bu
da kediliğin en anlam veremediğim, en aptal aptal olaylarından biri. Daha
medeni bir yolunu bulamaz mıyız şu işin? Biz de tinder gibi bir app geliştirsek
mesela? Ya da CatBook gibi felan? Böyle ilkel yollarla çiftleşmek zorunda
mıyız. Neyse mecbur bağırdım ben de, burası sokak güzelim. Sokağın dilinden
konuşmak gerek. Hanım evladı olduğumu belli edersem afedersiniz 5’i 6’sı aynı
anda şeyapar beni. Ama yapacak bir şey yok canımız çekiyor. Azma hakkı en
hayvani haklardan biridir ve engellenmesi kabul edilemez. Beğendim birini, Miço
adı. İsimden biraz kaybediyor ama ben ona Miç derim daha havalı durur felan
diyorum. Geldi şöyle bir yüzümü yaladı geçti arkama. HOŞŞTT dedim KANCIK dedim.
Sen kim köpeksin? Hayırdır bilader felan diyorum çirkin çirkin sokak ağızları
varoş varoş. Ama burası sokak güzelim sokağın dilinden konuşacaksın. Kedi olan
iki okşar, güzel laf eder, iki yalar kukişkomu, alıştırır biraz felan yook hak
getire sanki misafir bacağı şeyapıyor deyyus. Yırttım ağzını yüzünü, dinime
imanıma yırttım. O mahalleden bir daha kısmetim çıkmadı ama olsun, bize mahalle
mi yok. Sonra Aydın baya bir kızmıştı bana. Neyse o konulara girmeyelim.
Tutturmuş işe gitmeyecekmiş. Kaç senedir orada çalışıyor, vezneden masaya
geçmeyi yeni başardı. Başka işe girerse vallahi aç kalırız. Bu yeteneksiz
tutunamaz. Bu işi bırakırsa sıçtık. Yemek artıklarına, sulandırılmış süte
batırılmış ekmek içine kalırım. Benim midem öyle şeyleri de kaldırmaz hani. Ben
alışkın değilim. Kalite standartlarıma uymaz. Her şeyin bir oluru var. Evet her
şey olur ama her şeyin bir oluru var. Anlıyor musunuz? Güzel güzel anlatıyorum,
bak oğlum yapma, kendi başarısızlığının farkına var, sen yeteneksiz bir adamsın
ve gerizekalısın, iletişim yeteneğin bile yok, zor bela iş bulmuş iki kuruş
kazanır olmuşsun kendine gel felan diyorum. Bu noktada olaya biraz pragmatist
yaklaştığımı düşünenler olacaktır, onların da ağzına sıçayım. Sulandırılmış
süte batırılmış ekmek içi ile beslensinler de onlarla o zaman konuşalım
pragmatizmi. Yavşaklar sizi. Hiç kurmayın aman empati, götünüze kaçmış aman
çıkarmayın. Anlamıyor tabi Aydın. Neye miyavladın kızım sen üzüldün mü babana
felan diyor. Hoşt ulan ne üzülücem sana. Az bile yapmış o kız sana felan
diyorum. Başımı seviyor.
İnanır mısınız biraz üzüldüm haline.Gece yatağına girdim
belki iy gelir diye. Kafamı boynuna soktum felan çenesini yaladım (en
dayanılmaz pozisyon, insanlar buna mest olur, erirler). Erimedi. Uykusunda konuştu biraz, ıh uh diye
inleme sesleri çıkardı garip garip. Sevişirken çıkardıklarından değil ama onlar
daha kötü. Bir kez sevişirken izledim bunu. Ay aklıma geldikçe sinirlerim
bozuluyor. Sen kendini James Deen mi sanıyorsun be arkadaş. Senin etin ne budun
ne çükün ne. Tamam Türk erkeği standarlarında bir penis boyuna ve yapısına
sahip. Ama işte bir Japonun İngilizce dirty talk yapması ne kadar irrite
duruyorsa Aydın’ın sevişirken çıkardığı sesler de o kadar irrite edici. Kalça
tokatlamalar felan. Türk kadınları da anlamıyor seksten. Onların da hoşuna
gidiyor zaar. Yalancıktan yalancıktan orgazm olmalar. Piii rezil tipine
sıfatına bak, bari biraz inandırıcı yap şu işi. Kendi memelerine dokunmaktan
çekinen kadınlar gelmiş yatakta porno star havalarına giriyorlar. Neyse zaten
bu bahsettiğim gibi şeyler Aydın’ın hayatında çok sınırlı. Ayrıca o karyolanın
da allah belasını versin. Değiştiremedi gitti. Onlar sevişirken ben utandım
çıkan sesten. Konu komşuya rezil olduk. Bütün apartman eve kadın gelen o
sınırlı günleri ve seksin ne kadar sürdüğünü, kaç kez tekrar ettiğini felan
hepsini biliyor. Muhafazakar bir kedi değilimdir, insan içinde kendimi
yalamaktan felan hiç çekinmem ama işte bu tip şeyler benim için biraz şey
anlıyor musunuz :/ Araba altlarında da çiftleşmem mesela Türkan Şoray kuralları
gibi düşünün. İlla dört duvar olacak. Public sex benim için bir tabu. Neyse
sabaha kadar acı acı inledi Aydın. Terledi bir de ekşi ekşi. Stres yaptı
sanırım çok. Alarm çaldı kapadı, yüz üstü yattı sonra. Afedersiniz anasını bellerim
işinin de duşunun da yatışı. Kaldırdım tabi, sırtını cırmak pahasına da olsa
kaldırdım. Öfkelendi bana. Olsundu. Yeter ki kalksındı. Şöyle bir doğruldu
yatağında. İşte o an arkadaşlar, işte o an. Ben işte o an kedi olduğum ve ona
yardım edemediğim için o kadar üzüldüm ki. Kaldırıp kollarını koltuk altlarını
kokladı. İyice düştü yüzü. Önce ayaklarını izlemeye başladı, bir süre izledi.
Sonra gözlerini bir yatak odası için en seçilmemesi gereken renklerden biri
olan, zevksizlik abidesi çocuk odası mavisi olan duvarına dikti. İşte o an
arkadaşlar, işte o an. Ben Aydın’a ve yaşamak denen bu gölgeli mecburiyete o
kadar üzüldüm ki, bir akvaryuma hapsolmuş ve bunu kanıksamış gibiydim.
Çaresizliği kanıksamak. Dünyada sanırım bu durumdan daha acı olan sınırlı şey
vardır. İster bir insan için olsun, ister bir kedi, hatta köpek. 10 dakika
kadar o duvara baktı. Ona dışarıdan bakarak bütün hayatını görebiliyordum.
Sanırım onun da o duvarda gördüğü şey oydu. Babasız geçmiş bir çocukluk.
Lisenin son yıllarına dek kekeme olması ve insanlarla iletişim kuramaması,
bununla beraber çirkin olması. Baba figürünü doldurmaya çalışan dedesini
gereksiz ve ayarsız otorite çabası. Okulda yaşadığı mobbing. Üniversitenin
kütüphanesinde ve kırtasiyesinde fotokopi çekerek geçen bir üniversite hayatı
ve sınırlı dostluk temasları. Isparta’dan İstanbul’a taşınma, o radikal karar.
Annesinin ölümü. Bir daha tutunamama. Hep eksik kalma. Hep eksik kalma
arkadaşlar. Hep yaşama bir şekilde, fakat durağan olma, doğalında gerileme.
Denizlerle, ağaçlarla konuşma ve kedilerle. Kalabalıklar içinde koca bir
yalnızlığın tüm vücudu sancılı kemirişi ve içinin kasıkları bitlenmişçesine
kaşınması. İnsanın içinin kaşınması. Kaşıntıdan delirme. Kediyle konuşma ve
Cemre’ye uçak atma bir de. Kalktı. Yıkadı kendini ve bana mama vermeden gitti
işe. Hiç ses etmedim. O duvarı izlerken bir iki kez sırtına “geçecek canımın
içi” pati vuruşu yaptım. Ama hissetti mi emin değilim. Aydın. İnsanımın adı
yani, Aydın. 29 yaşında gerizekalı bir erkek. Aydın. Yalnızlığının kaşıntısını
duvarlara sürtünerek geçirmeye çalışan, kendi etini kanatan Aydın. O iyi bir
insan.
Aydın işe gittikten sonra birkaç saat boyunca hüzünlü
hüzünlü onun yatağında yattım. O Cemre denen kaltak insanımı üzmüştü ve
cezasını çekmeliydi. Gerçi bizim salak da üzülmeyi hak etmişti ama şu an
objektif bakmamı gerektirecek etik kuralları tanımama gerek yok çünkü ben bir
kediyim. Sıçarım insanların koyduğu etik kurallara. Bizim doğamızda yok böyle
şeyler. Göte göt derler. Güçlü olan da güçsüz olanı yer. Ben de bunları sizin
gibi national geographic’ten öğreniyorum tabi ki ya ne olacaktı? Evde doğmuşum
evde büyümüşüm, bu kadar hanım evladı olacak ne vardı? Neyse, hanım evladı
olsam, minnoş bol tüylü gri bir kedi de olsam, diğer kediler beni entelektüel
geveze de bulsa , sokağa çıktığımda sokağın dilinden konuşmasını bilirim
elhamdülillah. Yani bir nevi nabza göre şerbet vermek gibi ayıkıyor musunuz?
Başka ev kedileri ile ona göre diyalog kurarım, sokak kedileri ile ona göre.
İşte bu da hep meclis tv izlemekten oluyor. Garip bir biçimde böyle bir hobim
var. Hobileriniz neler diye sorsalar kendimi yalamak, haka dansı yapmak, reklam
filmi izlemek ve meclis tv izlemek derim. Bir de porno izliyorum bazen ama o
hep çıkmıyor televizyonda, çiftleşme sahnelerini de hep az gösteriyorlar. Hemen
hızlı hızlı geçiyorlar oraları. Yabancı belgesellerde daha uzun, onları hotbird
çanağından izliyorum, bizim memlekettekileri belgesellerdeki hayvanların
çiftleşme sürelerinden bile kısar olmuşlar el insaf. Normal gerçi, hayvana
hallenen insanları olduğunu biliyor ülkenin sahipleri. Çok normal. Neyse
üzgünlüğüm bunları düşündükçe bir gerginliğe dönüşmeye başladı. Bir de allah
şaka yapmışçasına ortaya çıkan şu sinek. Senin ben ağzına sıçayım. Huzur muzur
kalmadı. Kalktım odanın içinde sinek kovalamaya başladım. Abajura kondu,
abajura konulmamalıydı. Savaş kuralları ihlal edilmişti. Abajura konmak en ağır
savaş suçlarından biriydi. Ve ihlal edilen bu savaş suçunu şikayet edip hak
aramak için gerekli olan hayvanlararası savaş suçları mekanizması henüz icat
edilmemişti. Biraz öncesini sonrasını düşündüm. Üflemeye çalıştım. Yine
insanlara özgü aptal aptal davranışlar sergilemeye çalıştım. Olmadı. Tek
seçeneğim vardı. Gözümü bile kırpmadım, atladım. Kırıldı. Sinek, uçtu. İşte
şimdi sıçılmıştı. İşte şimdi bir boka yaramayan eylemim tüm başarısızlığı ile
komidinin ve halının üzerinde parçalar halinde duruyordu. Bu eylem halka
anlatabileceğim türden bir eylem değildi. Sonucun başarısız olacağı aşikarken
hayvansal içgüdülerimle yaptığım bir şiddet eylemiydi ve hiçbir amaca hizmet
etmiyordu. İşte şimdi sıçılmıştı. Tavandaki lamba da bozuktu. Aydın bu gece
ışıksız kalacaktı. Karanlık odalarda yatacaktı. Bir de bana sinirlenecekti.
Aslında sıçarım Aydın’ın ağzına. O gerizekalıdan korkacak halim yok. Ama işte
bu da ev arkadaşı olan kedilere özgü bir davranış sanırım. Önlenemez suçluluk
psikolojisi. Hatta bu psikolojik bataklık Aydın gelmeye yakın titrememe ve 3
kez çişimin gelmesine sebep olacaktı. Aydın bana en fazla bağırırdı, parmağını
sallardı ama yine de olsundu. Şimdi saatler geçmeyecekti. Zaten karnım da açtı.
Dinine imanına sıçtığımın şerefsizi bana yemek vermeden gitti. Gelsin de ben
ona hesabını bir sorayım. Belki de yemek vermediği için onu cezalandırdığımı ve
abajurunu kasten kırdığımı düşünür. Böyle komplike şeyler düşünüyor insanlar,
gerizekalılar. Yüzyıllardır bizimle birlikte yaşıyorlar, üzerimizde nice
deneyler yaptılar nice belgeseller çektiler, hala düşünüş sistematiğimize dair
fikirleri yok. Biz bu kadar komplike düşünmeyiz koçum, gerek yoktur. Hayat bu,
anlık bir buluşma. Böyle şeyler düşünmek için yormamam o minnoş tatlı kafamı.
Bir de yüzlerini salak salak şekillere sokup garip garip sesler çıkardıklarında
onları seviyoruz, hoşumuza gidiyor sanıyorlar. En uyuz olduğum şeylerden biri
bu. Halbuki yüzüne bakıp “geldi yine tipini siktiğim” kafasındayım. Tipe bak,
şu girdiği kılığa şu hale bak, şu sevimli olucam diye maymun olmaya bak. Vasat
insan seni. Vasat. Saat de 6 oldu. Aydın’ın 5:30’da gelmesi gerekiyordu. Yine
içmeye mi gitti acaba. Yoksa kendini bir köprüden felan mı attı. Karnım da
acıktı. İnşallah atmamıştır. Attıysa da anahtarı Asuman’ın sahibi salak kadına
bırakmıştır inşallah.
8 gibi ben yine uyuklarken kapı açıldı. Hemen sıçradım
yerimden ve o engelleyemediğim, sıçtığımın titremesi başladı. Ulan dur diyorum
durmuyor, dur diyorum durmuyor. Ne olacak alt tarafı abajur lan diyorum, lan
oğlu lan hoşt diyorum durmuyor. Issız bir adada yanıma aldığım 3 şeyden biri
bir köpekmiş gibi bir his düşün. Geri kalan ikisi de kaz ciğerli mama stoğu ve
petinfo dergisi tabi ki başka ne olacaktı. Köpek yerine de bira alsam fena
olmazdı. Bira yalamaktan anlamsız biçimde hoşlanıyorum. Vermiyor tabi bana itin
doğurduğu. Yere devrilen şişenin ağzından felan yalıyorum, o kadar. İnsanlar
ağzının tadını biliyorlar. Yemek programlarından belli zaten. Olan var olmayan
var diye düşünmeden hunharca yayınlıyorlar, adeta food porn canına yanayım.
Ağır çekimde sallanan etler, çikolata şelaleleri. Uu beybi. Resmen tahrik
oldum. Neyse girdi içeri ben titriyorum koltukta, gözlerimi büyüttüm shrek
filmindeki çizmeli kedi gibi. Sevimli sevimli bakıyorum. Normal normal girdi,
sarhoş felan da değil, bir yerinde kan lekesi felan da yok. Aydın aynı Aydın.
Sabah evden çıkan adam aynen gelmiş. “Hani değişmeyen tek şey değişimin kendisiydi
bizimki aynı duruyor öğüğüehah” diye salak salak espri yapmayacak kadar
diyalektik felan biliyoruz allahıma bin şükür. Ama aklımdan bir geçmedi değil,
bu samimi itirafı yapmış bulunayım. Ve kendimden utanayım. Zaten bir kediden
daha fazlasını bekliyorsanız siz de gerizekalısınız. İnsan değil misiniz
hepiniz aynısınız. Çıkardı ceketini astı. Yüzünde cumhurbaşkanını izler gibi
bir ifade. Direkt mutfak çekmecesini açtı ve mamamı çıkardı. Dert oldu tabi
içine afedersiniz sözüm seks işçilerinden dışarı, orospu çocuğu. Bütün gün aç
idim ulan aç. Aç idim. Allahtan suyum vardı, onu da idareli harcadım. Ya o da
olmasaydı? Neyse en azından aklına gelmiş bütün gün ki girer girmez koymuş.
Durduramadım kendimi tabi gurur murur hak getire, yardırakis koştum mama
kabına. Kışın ardından yakaladığı ilk ceylanı hunharca yiyen atalarım gibiydim.
Alt tarafı kuru mama yiyorum. Yaş bile değil. Ağzım durmaksızın yukarı aşağı
oynayarak kuru mama tanelerini öğütüp hızlıca mideye indirirken bir yandan da
Aydın’ı arkadan izliyorum. İnşorla geceye kadar odasına girmez diye dua
ediyorum. Zaten gelince üstünü değişme gibi bir huyu yoktur, insanım pistir
biraz. En fazla çoraplarını çıkarıp kemerini gevşetir. Koltuğa oturuyor ve
sigara yakıyor. Karşısınaki perdeleri izliyor. Hiç sesi de çıkmıyor. Ne oldu?
Günün nasıl geçti? Cemre’yle konuştunuz mu? Bu saate kadar ne bok yedin
nerelerde sürttün? Bana mama vermediğin için götün tavana değdi mi mutlu
musun? Ses yok. Üst üste sigara içiyor
ve turuncu ışıkları kaçıran perdeyi izliyor. Kim bilir aklından neler geçiyor.
Yemeğim bitince kalkıp kucağına atlıyorum. Bir geriniyorum kucağında.
Gerizekalı ve üzgün de olsa insanın insanındır anlıyor musunuz? İnsanın
insanındır. Böyle inişli çıkışlı bir hikayenin sonuna yakışmayacak derecede sıradan
bir son anlatıyor, bu durum bende biraz hayal kırıklığı yaratmadı değil. Yani
günlerdir şu salak aşk ızdırabının çilesini ben de çekiyorum. En azından daha
aksiyonlu bir son olmalıydı, tek düze hayatıma bir parça renk gelmeliydi.
Kahretsin diye düşünüyorum. Ofise titreye titreye gitmiş, heyecandan ölecek
olmuş. O kadar heyecanlanmış ki ishal olmuş. Aydın. 29 yaşında bekar,
gerizekalı, üzgün ve ishal bir erkek. Önce tuvalete gitmiş ve epeyce kakasını
yapmış. Sonra üst kata çıkmış ve hızlı hızlı kimseyle konuşmadan masasına
geçmiş. Cemre masasında yokmuş? Bunu almış bir merak. Kafasında bir sürü özür
metni yazmış, onlardan birini söylemliymiş, gönlünü alamasa bile sapık bir
hayvan hatta hayvan oğlu hayvan olmadığını (en azından dışında) tüm açıklığı
ile belirtmeli, üzerindeki bu yükten kurtulmalı. Cemrenin o içinde büyük
dişleri olan minik ağzına bir kere daha bakmalıymış. Gelmemiş. Cemre gelmemiş
arkadaşlar. Ağzına sıçtığımın kaltağı işe gelmemiş. Alt tarafı içindeki çekime
hakim olamayıp bir romantiklik yapmak isteyen bu gerizekalıya (kadın haklı ama
hakkın da ağzına sıçayım) tacizci bir sapık, pislik muamelesi yapmış. En
azından Aydın onun işe gelmemesinden bunu anlamış. Bir iki saat sonra Aydın’ın
arka masasında oturan Ezgi durumu biraz çıtlatmış. Cemre başka şubeye
transferini istemiş. Ne! WTF! Cemre başka şubeye mi transferini istemiş!
Transfer onayı da gitmek istediği şubede eleman açığı çok olduğu için bugün
içerisinde muhtemelen çat diye onaylanacak, Cemre yarın Çiçekçi şubesinde işe
başlayacakmış. Aydın’ın dünyası başına yıkılmış. İlk birkaç saat şok olmuş
vaziyette bir bilinç kaybıyla ağzına dolan şorikleri eli yardımıyla
temizleyerek normal insan görünümü vermeye çalışmış. Pek becerememiş. Sonra
aslında bu durumun Cemre’yle yüzleşmemek için bir fırsat olduğunu düşünmeye
başlayarak kendi gerçekliğine varmış. Zaten o salak kesin konuşurken de
saçmalar iyice beter sıçarmış, sıçar bir de sıvarmış. Bunu düşünerek
rahatlamaya başlamış. Evet Cemre biraz özlenecekmiş. Ama belki gözden ırak olan
gönülden de ırak olurmuş. Zaten Cemre ve Aydın olmazmış. Zaten Cemre’nin
memeleri de küçücükmüş. Ayrıca bazen konuşurken gözleri kayıyormuş biraz
şehlaymış. Ayrıca o minnacık vücuda 41 numara ayak mı olurmuş. 41 numara
ayakkabı giyen kadın mı olurmuş! Olsa da dünya ahiret kankası olurmuş. Evet
Aydın tipik bir reddedilen zavallı erkek modelinin ona emrettiği gibi reddeden
kadın hakkında kötü düşünmeye başlamış ve böylelikle kendi zavallı egolarını
tatmin etmiş. İşin acı tarafı bunun kendisi de farkındaymış. İşten çıktıkdan
sonraki zaman diliminde (ben içiyor, intihar girişimlerinde bulunuyor felan
diye ekşınlı atraksiyonlu şeyler düşlerken) gayet Kadıköy’e kokoreç yemeye
inmiş. Kokoreç yiyip boş boş Kadıköy sokaklarında yürümüş ve efendi efendi eve
gelmiş. Zaten başından beri anlatılan Aydın’ın zavallılığı da böylelikle iyice
pekişmiş. Neyse, geçelim şimdi bunları, bunların şubeye sık sık gelen Aydın’ın
sorumlu olduğu firmanın bir temsilcisi var… İsmi Derya…